McGill ÜNİVERSİTESİ MEZUNU SERHAN SÜZER TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNE IŞIK TUTUYOR McGill ÜNİVERSİTESİ MEZUNU SERHAN SÜZER TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNE IŞIK TUTUYOR
Genel kalitenin dışında, eğitim sonrası kariyer başarısı anlamında da Kanada üniversitesi mezunlarının kendilerini birçok alanda ispat ettiklerini söyleyebilirim. McGill Üniversitesi finans ve muhasebe bölümlerinden... McGill ÜNİVERSİTESİ MEZUNU SERHAN SÜZER TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNE IŞIK TUTUYOR

Genel kalitenin dışında, eğitim sonrası kariyer başarısı anlamında da Kanada üniversitesi mezunlarının kendilerini birçok alanda ispat ettiklerini söyleyebilirim.

McGill Üniversitesi finans ve muhasebe bölümlerinden mezun olup Türkiye’nin geleceği için önemli yatırımlar yapan, profesyonel girişimciliğinin yanında sosyal girişimciliği ile de tanınan Serhan Süzer ile McGill Üniversitesi’nde almış olduğu eğitim ve Kanada’da yaşam üzerine konuştuk.

Türkiye’deki yenilenebilir enerji, fintech (finansal teknoloji), wi- analitik teknolojileri üzerine yaptığı öncü çalışmalarla dikkat çeken Serhan Süzer yaptıklarıyla geleceğe ışık tutanlardan…

Bize biraz kendinizden ve kariyerinizden söz edebilir misiniz?

1999 yılında Montreal, Kanada’da bulunan McGill Üniversitesi’nin finans ve muhasebe bölümlerinden mezun olduktan sonra aile işleri ile ilgilenmek üzere Türkiye’ye döndüm. 2001 yılından itibaren The Ritz-Carlton İstanbul Otel’inin varlık yönetimi ve 2003-2007 yılları arasında Süzer Grubu’nun uluslararası ilişkilerinin yürütülmesi görevini üstlendim.

2008 yılında Kosta Rika’nın Nobel Barış Ödülü sahibi Başkanı Oscar Arias tarafından, İstanbul Fahri Konsolosu olarak atandım ve halen bu görevime devam ediyorum. 2011 yılının Kasım ayında, tüm dikkatimi sürdürülebilirlik alanındaki projelere vermeye karar verdim. KFC ve Pizza Hut’ın Türkiye ve dünyadaki sahibi YUM!’ın LEED sertifikalı ilk çevre dostu restoranını açtık. İstanbul’un Bostancı semtindeki KFC, ABD Yeşil Bina Konseyi “Enerji ve Çevre Tasarımında Liderlik” (LEED) sertifikasına sahip ilk restorandır.

2011 yılının Aralık ayında bir CSP (Concentrating Solar Power – Solar Termal) şirketi olan Hitit Solar Enerji’ye yatırım yaptım ve şirkette CEO olarak görev aldım, sonrasında Aralık 2012’de Eko Yenilenebilir Enerjiler A.Ş. firmasını kurdum. EkoRE, PV, rüzgar enerjisi ve biyokütle konusunda uzmanlaşan bir proje geliştirme, EPC (mühendislik, tedarik, inşaat) ve O&M (işletme & bakım) şirketidir. Aynı şekilde 2012 senesinden beri çağrı merkezi ve yazılım geliştirme alanında faaliyet gösteren EkoCC şirketini devraldım ve belli bir büyüklüğe geldikten sonra 2016 senesinin sonunda Vodasoft firmasıyla birleşip, EkoCCS olarak yolumuza devam ettik. Ayrıca sırasıyla Ağustos 2014’te fintech ( finansal teknoloji) firması Moka Ödeme Kuruluşu A.Ş., Temmuz 2016’da wi- fi analitik firması, Bonbon Teknoloji A.Ş. şirketlerini kurdum.

Eğitim için sizi Kanada’ya götüren neydi?

Üniversiteye girişim bile epey maceralı oldu aslında. Başta kendimi Amerika’da okuyacağım diye şartlamıştım. Kanada Üniversiteleri ile tanışmam bir aile dostumuz sayesinde oldu. Kendisine o dönemde Amerika’da başvurduğum üniversitelerden bahsettiğimde “Kanada’yı düşünmez misin?” dedi. Öncesinde Kanada hiç aklıma gelmemişti, kendi kendime “neden olmasın?” dedim ve Kanada’yı da gündemime aldım. Amerika’da başvurduğum tüm üniversiteleri ziyaret ettim ve Montreal’e gittim. Montreal’i ve şehrin merkezinde bulunan McGill Üniversitesi’nin kampüsünü ziyaret ettiğimde kendi kendime “tamam, okumak istediğim üniversiteyi buldum sanırım” dedim. Böyle bir hisse çok nadir kapılırım aslında. Kafada şimşek çakması gibi bir histir bu. Gerçekleştiği zaman bilirim ki kendi açımdan en doğru yerdeyim, en doğru işi yapıyorum veya en doğru kişiyle tanışmışım. Bu his beni hiç yanıltmadı, hep haklı çıkardı.

Türkiye’de yenilenebilir enerji, fintech ( finansal teknoloji), wi- fi analitik gibi farklı teknolojik işlere herkesten önce girdik. Bana bu yaklaşımı sağlayan unsurlardan birisi de Kanada’daki ortam oldu.

Kanada’da üniversite eğitimi almaya karar verdikten sonraki hazırlanma sürecinizi anlatabilir misiniz?

Yurt dışı konusunda diğer ailelerin aksine bizim pek tecrübemiz yoktu. Ancak bu süreçlerin en doğru şekilde tamamlanması gerekiyordu. Başvuru ve öncesinde yapılacak hazırlıklar çok kritikti.

Bu dönemde yardımıma aile dostumuz Binnur Uzuner yetişti. Oğlunu da MIT’ye sokmuş olan Binnur Hanım, başvuru süreçleri konusunda oldukça bilgi sahibiydi ve beni hep doğru yönlendirdi. Olağanüstü iyi ve sevecen bir insan olması dolayısıyla başvuru süreci benim için çok pozitif geçti. Üniversiteye kabul için yapmam gerekenleri tamamladım ve son 1-1,5 sene sürekli kendimi geliştirdim. Binnur Hanım’a da başından favorimin McGill Üniversitesi olduğunu söyledim ve birlikte elimizden geleni yapacağımız konusunda sözleştik. Bu öyle kolay bir süreç değildi. Bizim dönemimize göre hâlâ çok büyük değişiklik olduğunu düşünmüyorum, bir sene boyunca TOEFL, SAT 1 ve SAT 2 sınavlarını tamamlamanız gerekiyordu. Ciddi bir hazırlık ve çalışmadan sonra bu sınavların hepsinden geçer notları almayı başardım.

Bu sınavların sonuçları, okul notları, özgeçmişim, spor gibi okul dışı etkinlikler, liderliğimi ispat edebileceğim başarılar, referanslar derken oldukça havalı bir başvuru ortaya çıktı. Olumlu sonuçları beklerken ne göreyim, McGill Üniversitesi’nden ret yazısı geldi. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Bu nasıl olabilirdi? İstedikleri bütün kriterleri sağlıyordum. Bütün sınavlardan geçer not almıştım. Hatta SAT’nin matematik sınavından en yüksek notlardan birini alıp neredeyse tam puan tutturmuştum. Okulumun en iyi öğrencilerinden biriydim. Okul başkanıydım. Sporda çok aktiftim. Burada mutlaka bir hata var diye düşündüm.

Normal birinin vereceği reaksiyon durumu kabullenmek ve kabul gördüğü üniversitelerden birine gitmektir değil mi?Ben kendi kafamda McGill Üniversitesi’ne girmiştim bile. Hemen eyleme geçerek ilk uçakla Montreal’in yolunu tuttum.

Daha sonra gerçek sorun ortaya çıktı. Ben TOEFL’ı ilk denemek için (sınavın nasıl olduğunu öğrenmek için) çalışmadan bir sınava girmiştim. Daha sonra çalışarak tekrar sınava girdim (TOEFL’da bizim dönemimizde 2 ayda bir sınav yapıyorlardı). Bundan geçer not almıştım.

Her ne hikmetse McGill Üniversitesi’ne denemek için girip düşük not aldığım bu ilk sınavın bilgisi gitmişti.

Yaptığım görüşmeden iki hafta sonra McGill Üniversitesi’nden kabulüm geldi. Kulağa şaka gibi geliyor ama başarmıştım. Hayallerimdeki okula ve şehre okumaya gidiyordum. Daha sonra 1995-1999 yılları arasında McGill’de finans ve muhasebe alanlarında çift anadal yaptım. Üniversitede çok keyifli bir dört sene geçirdim.

McGill’de akıllı, vizyoner, ne yapmak istediğini bilen insanlarla birlikte okudum.

Özellikle McGill Üniversitesi’nde eğitim almayı neden tercih ettiniz? Bu tercihi yaparken göz önünde bulundurduklarınız nelerdi ve benzer durumdakilere önerileriniz neler olur?

Başvurduğum tek Kanada üniversitesi olmasına rağmen açık ara en çok okumak istediğim üniversite de McGill Üniversitesi’ydi. Bu dileğim gerçekleşti ve ne mutlu bana ki böyle keyi i bir şehirde harika arkadaşlıklar kurarak okudum. Bir de genel kanının aksine Kanada’daki iklim koşulları beni rahatsız etmiyordu. Çünkü küçüklüğümden beri kayak yaparım ve bunu Kanada’da birçok yerde gerçekleştirebiliyorsunuz. Dikkatle incelediğimde Kanada üniversiteleriyle ilgili bazı tespitlerim oldu. Bunlar:

Eğitim kalitesinin en az ABD üniversiteleri düzeyinde olması; bu konuda kendini ispatlamış çok köklü kurumlar var. Hatta birçok Amerikan üniversitesinin eğitim kalitesi, Kanada’da belli bir standarda oturmuş düzeyin çok altında. Her iki ülkenin en iyi eğitim kurumlarının kalitesi de bana göre başa baş. Bunu nereden mi biliyorum? Mezunlardan. Amerikan üniversitelerinde okumuş mezunları Kanada üniversitelerinden mezunlarla kıyasladığım zaman arada bir fark olmadığını, hatta donanım olarak Kanada üniversitesi mezunlarının düzeyinin genel ortalamada bir tık daha yukarıda olduğunu söyleyebilirim. Bunu da birçok kişi fark etmiş durumda.

Mezunların iyi yerlere gelmeleri; genel kalitenin dışında, eğitim sonrası kariyer başarısı anlamında da Kanada üniversitesi mezunlarının kendilerini birçok alanda ispat ettiklerini söyleyebilirim. Tabii her okulda başarılı veya başarısız, faydalı olan veya olmayan insanlar mevcut. Bunu keskin bir çizgiyle ayıramazsınız. Ancak genel ortalamaya baktığınızda Kanada üniversitelerinden mezunların başarı ortalamalarının diğer ülkelere göre daha yüksek olduğunu söyleyebilirim.

Son yıllarda popülerliği gittikçe artan Kanada Başbakanı Justin Trudeau gibi başarılı şahısların ön plana çıkması da Kanada üniversitelerine olan talebi arttırmıştır.

Maliyetin uygunluğu; Amerika’da okuyanlar Kanada’da okuyanlardan her zaman daha fazla ücret ödemiştir. Kanada üniversitelerinin maliyeti makul düzeylerdedir. Bir de Kanada vatandaşı olur veya oturma izni alırsanız, devlet üniversitelerinde çok düşük bir kayıt ücretinin dışında bir şey ödemezsiniz.

Kanada bunca sıkıntı yaşadığımız bir dünyada vahalardan biri diye tanımlayabilirim.

Tüm dünya üniversiteleri arasında oldukça prestijli bir konumda bulunan McGill Üniversitesi’nde eğitim almak nasıl bir duyguydu?

Harikaydı. Arkadaşlık, ortam, eğitim seviyesi, öğrencilerin kültürel etkinliklere katılımı hep üst düzeydi. Genel olarak “sıkı çalış, hayatın tadını çıkar” eğilimi vardı. Öğrenciler arasında rekabet vardı ama genelde herkes birbirine destek oluyordu.

Kanada’da eğitim almış olmanızın gerek sosyal yaşam, gerek iş yaşamı açısından size kazandırdıkları neler oldu? Yurda döndüğünüzde Kanada’da eğitim almış olmak nasıl bir fark yarattı?

Üniversitede çok şey öğrendim ve deneyimledim. Üniversiteye ilk giren Serhan ile bitiren Serhan arasında çok büyük fark var diyebilirim. Tabii ki, temelde altyapı ve karakter olarak aynıydım, ama dünyaya bakış açım ve düşünce sistematiğim tümüyle değişmişti.

Türkiye’de yenilenebilir enerji, ntech, wi- analytics gibi farklı teknolojik işlere herkesten önce girdik. Bana bu yaklaşımı sağlayan unsurlardan birisi de Kanada’daki ortam oldu. McGill’de akıllı, vizyoner, ne yapmak istediğini bilen insanlarla birlikte okudum.

Kanada hakkında genel fikirlerinizi öğrenebilir miyiz?

Kanada bunca sıkıntı yaşadığımız bir dünyada vahalardan biri diye tanımlayabilirim. Yaşam kalitesinin yüksekliği, insana verdiği değer, özgürlükler ve muhteşem doğası ülkenin güzel yanları.

Profesyonel girişimciliğinizin yanı sıra sosyal girişimciliğiniz de bulunuyor. Gelecek projelerinizden bahsedebilir misiniz?

2010 yılında kurucu başkan olarak toplamda sekiz gıda firmasıyla kurduğumuz Gıda Bankacılığı Derneği 2014 yılında yeniden yapılandırma sonucu tüzüğünü değiştirdi ve yoluna Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) olarak devam etti. Yapı ve model değişikliği ile iktisadi işletme vasfı da kazanan çağdaş bir sosyal girişim niteliğindeki TİDER, ihtiyaç sahiplerinin gıda, temizlik ürünleri ve kıyafet gibi temel ihtiyaçlarını karşılarken, meslek edindirme desteğiyle bu kişilerin kendi ayaklarının üzerinde durmalarını sağlıyor. Ayrıca oluşturduğu modelle israfı da önlüyor.

EduLife Canada Dergisi ekibi olarak, Kanada’yı öncelikle eğitim olanakları ve sonra sosyokültürel açısından ülkemizde tanıtabilmeyi hede iyoruz. Dergimiz hakkındaki düşüncelerinizi, izlenimlerinizi paylaşabilir misiniz?

Kanada’da eğitim benim de şahsen herkese tavsiye edebileceğim bir tercih. Bu anlamda önemli bir misyonunuz var diyebilirim. Bir de yüksek yayın kalitesi ve detaylara inmeniz EduLife Canada Dergisi’ni önemli bir kaynak haline getiriyor. Başarılar dilerim.

Röportaj: Ciran Derya AYGÜL

EduLife Canada Magazine